Bu Blogda Ara

Sayfalar

30 Kasım 2012 Cuma

Yanacaksın




Zamanlardan bir zaman çınarın birisi hemen gölgesinde duran bir gelinciğe aşık olmuş. Aşık olmuş ama aşkını anlatamamış. Hep Gelinciğin etrafında döner olmuş. Onun yanından ayrılamaz aklı, fikri onunla meşgul olurmuş.
Bir süre sonra Gelincikte fark etmiş bu ilgiyi. Masum gelincik gördüğü ilgiden memnun fakat bir o kadarda kaygılanır telaşlanırmış, ya bir gören duyan olursa diye. Bir dayanamayıp Koca çınara :
-Bırak benim peşimi bak yanacaksın sonra diye uyarmış.
Koca Çınar:
-Sen bir ateş gibi gecenin karanlığını aydınlattığın sürece yüreğime ışık verdikçe benim görevim Pervane böceği olup o ateşe atılıp yanmaktır demiş.

29 Nisan 2011 Cuma

Sakarya Türküsü

İsmine layık olmak




İsmine layık olmak
Genç öğretmen öğrencilerine yalan söylelememek gerektiğini, her zaman her ortamda doğru söylemekten zarar gelmeyeceğini örneklerle anlatıyordu. Yeri geliyor hadisten Kurandan örneklerle yalanın ne büyük bir bela olduğunu anlatıyordu. Minik öğrencilerden birisi parmak kaldırarak ayağa kalktı:

“Öğretmenim siz hiç yalan söylediniz mi?” öğretmen ne cevap vereceğini düşünürken kendi öğrenciliği aklına geldi.

“Evet bende yalan söyledim. Dördüncü sınıfta okuyordum. Okuduğum okula yeni atanan öğretmen bizim sorumluluk almamız ve aldığımız sorumluluğu yerine getirmemiz için çabalar, seviyemize uygun ödevler verirdi. Bütün öğrencilerin ödevini mutlaka kontrol eder, imzalar, hatalarımız varsa düzeltirdi. Öğretmenimizin yeni geldiği zamanlarda ben ödevimi yapmamış, dolayısı ile ödevimi göstermemiştim.

“Senin ödevin nerede?” diyen öğretmenime,

“Defterimi evde unuttum öğretmenim” demiştim. Öğretmenim;

“Madem defterini evde unuttun haydi git al gel” deyince sınıftan çıkmıştım. Ama korkudan ne yapacağımı bilmeden eve gitmiştim. Annem niye geldiğimi merak etti bende anlattım. Az sonra annemide yanıma alarak okula geri gitmiştim ama elimde defter olmadan. Öğretmenim gülerek beni sınıfa aldı ben dayak yiyeceğim diye korkarken hiçbir şey demeden yerime oturtmuştu. Az sonra bana senin adın ne idi söyle bakalım dedi. Ben biraz da adımla övünerek:

“Öğretmenim adım Necip Fazıl.” Dedim, öğretmenim yanıma yaklaşarak bana şöyle dedi:

“Necip Fazıl öncelikle senin Necip Fazıl’ı tanıman gerekiyor. Necip Fazıl’ın kim olduğunu bilseydin böyle yapmazdın. Adına layık olman gerekir, senin adında birisine yalan yakışmaz.” O günden sonra bir daha yalan söylemedim. Sizlerin adıda Ali, Ahmet, Samet, Kerim,Ayşe, Fatma, Elif, Meryem bu isimlere layık olun yalan söylemeyin.”

Gelecekse ilaç senden gelsin

Hastayım derdin ağır dediler
Derman diye çok ilaç verdiler
Başkasından derman istemem
Gelecekse derman senden gelsin

Çaren yok senin kurtulamazsın,
Kavsız aşk ateşi yakamazsın,
Yaban elden çare istemem,
Gelecekse çare senden gelsin

Ağu sundular kalaylı tasta,
Dediler ki cümle alem yasta,
Kimseden panzehir istemem,
Gelecekse zehir senden gelsin.

Yangın yeri gibi yanmaktayım,
Hayata senle tutunmaktayım,
Ben ellerden sevda istemem
Gelecekse sevda senden gelsin

28 Nisan 2011 Perşembe

İstemem-2

İstemem


Ben su böreği, baklava çörek galeta istemem,
Otlu böreğimi, cevizli güdüğümü verin bana.
****
Ben rok rugan ortopedik ayakkabı istemem
Dağda koştuğum kara lastiğimi verin bana.
****
Ben saray, villa, apartman dairesi istemem
Yaylada yattığım taştan kelifimi verin bana,
****
Ben pilli şarjlı akülü oyuncak araba istemem
Mehlez çamurdan yaptığım arabamı verin bana,
****
Ben tatlı tuzlu süslü kurabiye istemem,
Geyecek ekmeğimin tadını verin bana.
****
Ben puding, kremşanti, yaş pasta istemem,
Tavada pişirilmiş sıcacık köhtümü verin bana.
****
Ben şekerpare, irmik helvası istemem,
Yağlı pekmezli cızlamamı verin bana.
****
Ben kakao, nescafe, kahve istemem,
Adaçayımı acı yavşanımı verin bana.
****
Ben parfüm losyon esans kokusu istemem,
Şırahnada kaynayan pekmez kokumu verin bana,
****
Ben çarpışan arabalar dönme dolaplar istemem,
Mente’nin burnundaki cıngıllağımı verin bana,
****
Ben kauçuk plastik bir dünya istemem,
Nefes alacağım dünyamı verin bana.
****
Ben İsviçre Hollanda peyniri kaşarı istemem,
Tuluktan çıkardığım ham keşimi verin bana,
****
Ben mayo, bikini, yokoni, g-stringi istemem,
Al basmadan topa donumu verin bana.
****
Ben Akel den Vakko dan markalı eşarp istemem,
Helal parayla kazanılmış al yazmamı verin bana.
****
Ben ecnebi isimli erkek çocuk istemem,
Alimi, Osmanımı, Mustafamı verin bana.
****
Ben muz, greyfurt, kivi, kereviz istemem,
Harmanda yediğim acamlar almamı verin bana.
****
Televizyon film sinema dvd cd istemem,
Babamın yaptığı hasbihali verin bana.
****
Ben daha ileri bir teknoloji istememi
Mutlu olduğum çocukluğumu verin bana.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Sabır

Sabır

Genç adam yaşadığı ortamdaki haramlardan bunalmış kurtuluş yolu arıyordu. Gündüz haram gece haram peşinde olmaktan yorulduğunu hissediyor kurtulmak için çareler arıyor fakat bulduğu çözüm yolları bir türlü çare olmuyordu. Gündüz tövbe ediyor akşama arkadaşlarının etkisi ile tövbesini bozup harama dönüyordu. Şeytana sürekli yenildiğini hissediyor ve artık benden adam olmaz şeklinde pes etme pozisyonuna geliyordu her daim.

Sabahlleyin annesi kalkıp abdest alırken hiç uyumamış son zamanlarda yaşadıklarını sorguluyordu. Annesi “Bir derdin mi var oğul yatakta dönüp duruyorsun, sıkıntın varsa kalk bir abdest al açılırsın, hele namazınıda kıldın mı hiçbir şeyin kalmaz.”

Annesinin isteğini kırmadı kalkıp bir abdest aldı, abdest alırken okunan sabah ezanındaki daveti retdetmemeye karar vererek namaz kılmaya camiye gitti. Camiye ürkek adımlarla girdi. Sanki buraya neden geldin diyeceklermiş gibi sorgulayan bakışlar beklerken herkes huşu içinde kendini başka alemlere kaptırmış dua ediyordu. Namazın bitimi ile cami avlusunda güzel bir muhabbet başlamıştı. Ak sakallı bir ihtiyar ayakkabısını zorla giymeye çalışıyordu gidip ona yardım etmeye karar verdi. Selam vererek ayakkabısını giymesine yardım ettikten sonra;

“Bey amca bu yaşta helede sabahın ayazında camiye niye geldin? Senin namazını Allah evdede kabul ederdi.”

“Behey oğul bu dünyaya neden geldiğimizi ve neden yaratıldığımızı bilen her kulun yaptığını yapmaya çalışıyorum. Allah Kuranı Kerimde şöyle buyuruyor. “Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât / 56) Biz Allaha söz verdik ve sözümüzde durmaya çalışıyoruz. Bu nedenle ibadet ediyoruz, ibadette de devamlılık ve sabır esastır. Başımıza gelen her belaya sabır göstermeli ve sabrı esas almalıyız.
“Anladım amca ama bize ağır geliyor bazı ibadetleri yapmak.”
“Sana ağır gelmiyor, nefsine ağır geliyor evlat nefsine. Nefsine yenilen şeytana yenilir. Haramlar nefsimize hoş gelir. Oysa şeytanın bizi kandırması ile sevaplar bize o kadar hoş gözükmez. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyuruyor: “Sabır ve namaz, yalnız Allah’tan korkan müminlere kolay gelir.” (Bekara 45) Kaldı ki sevmediklerimize sabretmedikçe, sevdiklerimize kavuşamayız. Bu sebeple ibadette devamlılık ve sabır önemlidir. Sabır o kadar önemlidir ki Peygamberimiz rehberimiz Hz. Muhammed (SAV) “Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.” [Deylemi] bir başka hadisi şerifte de şöyle der: Hak Teâlâ, sabırlı ve ihlâslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar. [Taberani] Ben bunları bilip te sabah namazındaki ayazı mı düşünürüm? Ben kâlû belâ verdiğim sözün ardındayım evlat…"
"Sağol amca Allah senden razı olsun bundan sonra sabahları beraberiz inşallah."

Ecelim Oldun Benim

Güldür beni dedim, sana,
Sen gözyaşım oldun benim.
****
Durma! Gel dedim sana,
Uzak yolum oldun benim.
****
Yüreğin ver dedim sana,
Duran kalbim oldun benim.
****
Kavuşalım dedim sana,
Ayrılığım oldun benim.
****
Meleğim ol dedim sana,
Azrail’im oldun benim.
****
Can kat dedim bu canıma,
Sen ecelim oldun benim.
****
Köşe taşım dedim sana,
Mezar taşım oldun benim.
****
Gülen yüzüm dedim sana

Akan yaşım oldun benim.
****
Seher yelim dedim sana,
Çöl sıcağım oldun benim
****
Sitemimdir canan sana,
Kara bahtım oldun benim.