Bu Blogda Ara

Sayfalar

26 Ekim 2010 Salı


Ormanın en güzel yerinde yaşayan bir gelincik varmış. Gelincik o kadar güzelmiş ki bırakın diğer gelincikleri tüm ormandaki çiçekler bitkiler onu kıskanırmış. Çünkü onun güzelliği sabah güneşi gibi tekrar can verirmiş uyuyan doğaya. Her an güzel, her an canlı, her an alımlı imiş. Bir gün bu güzelliğe koca çınar ağacıda tutulmuş. Tutulmuş ama ne tutulma. Sert yapısı ile meşhur olan koca çınar ağacı sanki incecik bir dal gibi salınır olmuş gelinciğin çevresinde. Her zaman olduğu gibi nefret karşılıklı ise sevgide karşılıklı imiş. Bir zaman sonra gelincikte ilgi duymuş koca çınara. Bu ilgi zamanla sevgiye, aşka dönüşmüş. Bu aşk neredeyse gözlerini kör etmiş. Ne ormandaki başka çiçekler nede başka ağaçlar umurlarında olmamış. Bir yakın bir arkadaşı olan gonca gül uyarmış gelinciği:
        - Bak o artık koca bir çınar sen ise gencecik bir gelinciksin neden onu istiyorsun neden onu seviyorsun neden başkası değil demiş.
         Gelincik hiç düşünmeden cevaplandırmış soruyu;
       - Bak arkadaşım ben dünyada en kısa yaşayan çiçeklerden birisiyim. Benim ömrüm nisan ayı ile haziran ayları arasına sınırlı. Bu sınırlı hayatımı beni seven ve beni en iyi anlayan kişi ile geçirmek istiyorum. O koca ihtiyar çınarı en iyi ben anlarım. Beni de en iyi o koca çınar anlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder