Bu Blogda Ara

Sayfalar

29 Nisan 2011 Cuma

İsmine layık olmak




İsmine layık olmak
Genç öğretmen öğrencilerine yalan söylelememek gerektiğini, her zaman her ortamda doğru söylemekten zarar gelmeyeceğini örneklerle anlatıyordu. Yeri geliyor hadisten Kurandan örneklerle yalanın ne büyük bir bela olduğunu anlatıyordu. Minik öğrencilerden birisi parmak kaldırarak ayağa kalktı:

“Öğretmenim siz hiç yalan söylediniz mi?” öğretmen ne cevap vereceğini düşünürken kendi öğrenciliği aklına geldi.

“Evet bende yalan söyledim. Dördüncü sınıfta okuyordum. Okuduğum okula yeni atanan öğretmen bizim sorumluluk almamız ve aldığımız sorumluluğu yerine getirmemiz için çabalar, seviyemize uygun ödevler verirdi. Bütün öğrencilerin ödevini mutlaka kontrol eder, imzalar, hatalarımız varsa düzeltirdi. Öğretmenimizin yeni geldiği zamanlarda ben ödevimi yapmamış, dolayısı ile ödevimi göstermemiştim.

“Senin ödevin nerede?” diyen öğretmenime,

“Defterimi evde unuttum öğretmenim” demiştim. Öğretmenim;

“Madem defterini evde unuttun haydi git al gel” deyince sınıftan çıkmıştım. Ama korkudan ne yapacağımı bilmeden eve gitmiştim. Annem niye geldiğimi merak etti bende anlattım. Az sonra annemide yanıma alarak okula geri gitmiştim ama elimde defter olmadan. Öğretmenim gülerek beni sınıfa aldı ben dayak yiyeceğim diye korkarken hiçbir şey demeden yerime oturtmuştu. Az sonra bana senin adın ne idi söyle bakalım dedi. Ben biraz da adımla övünerek:

“Öğretmenim adım Necip Fazıl.” Dedim, öğretmenim yanıma yaklaşarak bana şöyle dedi:

“Necip Fazıl öncelikle senin Necip Fazıl’ı tanıman gerekiyor. Necip Fazıl’ın kim olduğunu bilseydin böyle yapmazdın. Adına layık olman gerekir, senin adında birisine yalan yakışmaz.” O günden sonra bir daha yalan söylemedim. Sizlerin adıda Ali, Ahmet, Samet, Kerim,Ayşe, Fatma, Elif, Meryem bu isimlere layık olun yalan söylemeyin.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder