Bu Blogda Ara

Sayfalar

6 Aralık 2010 Pazartesi

 

SEDEF 

               Gökyüzü her zamankinden daha çabuk kararmıştı bu gün. Hâlbuki daha az önce her yer günlük güneşlikti. Geç kalmış ılık bir sonbahar öğleden sonrası idi. Ama bir anda ne olmuşsa olmuş hava hiç olmadığı kadar kararmıştı. Göz gözü görmüyordu.

               İşten çıkıp eve gitmesine daha zaman vardı ama sanki gece yarısını yaşıyormuş gibi bir hava hâkimdi ortalığa. Erken olmasına rağmen işten çıkıp eve gitmeye karar verdi. İş yerinin hemen bahçesindeki aracına doğru yürüdü. Ama aracını bulamıyordu. Kulağına uğultular geliyor ama sesin kime veya neye ait olduğuna karar veremiyordu. Biliyordu zaman daha öğleden sonra idi. Ama ne olmuşsa sanki zifiri gecelerden birini yaşıyordu. Hep kendini ortamı sorgulayarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Fakat nafile sebebini bulamadı. Sebebini bulamadım bari aracımı ve evimi bulabilsem diye düşündü.

                  O esnada yanaklarından dökülen gözyaşının sıcaklığını hissederek biraz kendine geldi. Kendine gelmesi ile gözyaşları daha çok akmaya başladı. Gözyaşı ile beraber hıçkırıklara da boğuluyordu. Akan gözyaşı değil kalbinden fışkıran kan pıhtıları idi sanki. Kalbi sıkışıyor ruhu daralıyordu. Hâlbuki o gözyaşlarını saklayacaktı. Bir nisan yağmuru gibi bereket saçmasını istiyordu.

                 Nisan yağmuru neden çok değerlidir bilmez bazıları. Nisan ayında denizden çıkan sedef (istiridye) sahilde ağzını açar ve aldığı bir tek yağmur damlası ile denize geri döner. Eğer aç gözlülük yapıp ikinci damlayı alsa ne olacak ama almaz. Aldığı yağmur damlası ile denize geri döner belli bir süre sonra tuzlu suyun bulunduğu ortamdan dolayı yağmur damlası midesine oturur ve rahatsızlık vermeye başlar. Bu rahatsızlıktan kurtulmak için damlayı çıkarmayı hiç düşünmez. Ve damlanın etrafını salgıladığı bir içi salgı ile sarar. Ağrı tekrarladıkça bu olay tekrarlanır. Bu olayın her tekrarında sıvı salgı katılaşmaya başlar. Bu katı madde o kadar kusursuz o kadar pürüzsüzdür ki anlatılır gibi değil. İşte bu madde inci dediğimiz maddedir. Nisan yağmuru o nedenle değerlidir. O nedenle eşsizdir. Çünkü eşsiz güzelliğe sebebiyet vermektedir.

                 Kendini yağmur yüklü bulutlar gibi hissederken gözyaşlarına hâkim olamayarak erken bir yağışa sebep olmuştur artık. Artık farkındadır ki sahilde kendini bekleyen bir sedef yoktur ve bir incisi olmayacaktır. Çünkü sevdiği sedef az önce aramış ve " Ben nisanı beklemedim. Sahilden bir damla ile denize döndüm." demiştir. "Ben incimi ondan elde edeceğim demiştir."

                Ey sedef sen olmayınca benim bulut olmamın, gözyaşlarımın nisan yağmuru olmasının ne önemi var. Bilirmisin telefonlara küstüğümü, hayata fazla geldiğimi...

                 Ey rüzgar ne olur al götür beni buradan. Çöllere yağayım çorak topraklara yağayım artık…

            Gelincik sen anasın, sen eşsin, seninle yaşayanlar muradına ersin. Ulu yaradan her şeyi gönlünce versin........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder