Bu Blogda Ara

Sayfalar

21 Şubat 2011 Pazartesi

Çakırdikeninden Şahit Olur Mu?

           Evvel çok zaman önce Ökkeş ve Haydar adında iki arkadaş varmış. Haydar, sessiz kendi halinde herkesle iyi geçinen ve herkese yardımcı olan birisi imiş. Ökkeş’in ise gözü daha açık ve dünya malına daha düşkün, hırslı birisi imiş. Pek dost canlısı bir insan olduğu söylenemezmiş. Ökkeş her zaman ne yapar ne eder Haydar’ı kandırır bir yolunu bulup elinde avucunda olanı alırmış. Ökkeş Haydar’ın karısına göz dikmiş. Fakat arkadaşı Haydar’dan çekindiği için ilişememiş. Şehvet ve hırs o kadar gözünü döndürmüş ki Haydar’la yalnız kaldıkları bir gün onu öldürmeye ve karısını ele geçirmeyi düşünmüş. Ancak Haydar güçlü kuvvetli birisi olduğundan dolayı bu işi yapamayacağını biliyor ona göre fırsat kolluyormuş.

          Haydar’la Ökkeş köyden çıkıp başka yerlerde çalışmaya girmişler. Biraz para biriktirince harman zamanı köye dönmeye karar vermişler. Temmuz sıcağında bir ağacın yanına gelince Ökkeş:

          “Yorulduk şurada biraz dinlenelim sonra köye döneriz demiş.”
         
          Haydar hemen uyumuş Ökkeş’e beklediği fırsat doğmuş. Arkadaşı uyurken hemen ayaklarını bağlamış sonra da ellerini. Bu arada Haydar uyanmış:

        “Ne oluyor, ne yapıyorsun sen aklın başında mı?”

        “Aklım başımda, seni öldüreceğim paranı pulunu alıp köye döneceğim.”

        “Arkadaşım yaptığın yanlış mutlaka beni öldürdüğünü bir gören olur ve kurtulamazsın, zindanlarda çürürsün. Gel vaz geç bu işten.”

         “Bu dağın başında kim görecek seni öldürüp buraya gömdüğümü?”

         “Allah büyüktür. O gören ve işitendir. Gün gelir ağaçlara taşlara ve hatta şu çakırdikenine şahitlik ettirir. Yakayı ele verirsin.”

        “Saçmalıyorsun korkudan vay efedim neymiş diken şahitlik yaparmış.”

         Haydar’ın tüm yalvarmalarına ve ikna çalışmalarına rağmen gözünü bürüyen hırs ve şehvet galip gelmiş. Öldürmüş temiz kalpli arkadaşını. Köye döndükten sonra da “o çalıştığımız yerde benden ayrıldı bir daha görmedim” diyerek yalan söylemiş. Belli bir süre sonrada Haydar’ın karısı ile evlenmiş. Aradan yirmi yıl kadar zaman geçmiş karı koca beraber dağda çift sürüyorlarmış. Öküzleri bir kenara durdurmuş ve yemek yerken Ökkeş içten içe gülmeye başlamış karısı sormuş:

       “Ne oldu Ökkeş neye gülüyorsun?”

       “Yok bir şey”
      
        “Yoo var bir şey durduk yere gülünmez ya.” Karısının kendini sevdiğinden emin ve eski kocası Haydar’ı unuttuğundan çok emin olan Ökkeş başlamış anlatmaya.

       “Şu dikene gülüyorum.”

       “Hiç dikene gülünür mü?”

       “Gülünür, gülmem şudur ki senin eski kocan Haydar aklıma geldi.”

        “Ne oldu da aklına geldi?”

       “Haydar’ı seninle evlenebilmek için ben öldürdüm. Çalışmaya gittiğimizde köye dönerken Kömürlük dağının eteğinde kocaman bir ardıç ağacının altında onu öldürmemem için bana söylediği söz geldi aklıma ona güldüm.

       “Ne söyledi ise söyle de biz de gülelim ki neşemiz olsun.”

       “Bana şey dediydi:“Allah büyüktür. O gören ve işitendir. Gün gelir ağaçlara taşlara ve hatta şu çakırdikenine şahitlik ettirir. Yakayı ele veririsin.” Şimdi şu çakırdikenini görünce hatırladım da ona güldüm.”

         Kadın hiç belli etmez ama köye varınca doğru muhtarın yanına gider. Oradan Jandarmalara haber verdirir. Bir zaman sonra köye gelen jandarma Ökkeş’i de alıp bahsettiği dağdaki ulu ardıç ağacının etrafında gömülü cesedi bulurlar. Ökkeş geçte olsa adaletten kaçamaz.
Hoca Çobani

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder